MEHMET KIRMIZIKAYA: 

 

"DOĞANIN HER ŞEYİ GÜZELDİR"

 

Kahramanmaraş’ta fotoğraf sanatçılığı denildiği zaman ilk akla gelen isimlerden biri de Mehmet Kırmızıkaya’dır. Söyleşimizde bir fotoğraf sanatçısının gözünden Kahramanmaraş’ın coğrafyasını, doğal güzelliklerini görmek istedik. Gördük ki Kırmızıkaya’da fotoğraf çekme tutkusuna memleket sevgisi ve doğa aşkı da eşlik etmektedir. 

 

Mehmet Bey, fotoğraf çekmeye ne zaman başladınız? Bunun özel bir hikâyesi var mı?

 

Fotoğraf çekmeye 1972’de ortaokul yıllarımda önce gözüm ile sonra makine ile çekmeye başladım. O zamanlar fotoğraf makinası kıymetli olduğu için bulunmazdı, bulunsa da çok pahalıydı, bu sebepten önce gözümüz ile başladık doğayı kaydetmeye. O yıllarda bir eczanede çırak olarak çalışmaya başladım. İlk haftalıklarımı biriktirdim. Bunlarla Kodak marka bir fotoğraf makinesi almıştım. Sonra Rus malı, tepeden bakmalı Lubitel makine aldım. Öylece fotoğraf aşkımız devam edip gidiyor.

Fotoğraflarınızdan çok çeşitli mekânlara gittiğiniz anlaşılıyor. Dosya konumuz Kahramanmaraş’ın yaylaları ve dağları olduğu için sormak istiyorum. Kahramanmaraş’ın hangi dağ ve yaylalarını gezdiniz? Oralarda sizin dikkatinizi en çok neler çekti?

Kahramanmaraş Türkiye’nin en güzel coğrafyalarından birine sahiptir. Yaylaları, doğal su alanları, barajları, ormanları, mağaraları, dağları, kanyonları, vadileri ile güzel bir coğrafyaya sahiptir. Seen Yaylası, Milcan Yaylası (2365 metre rakım), Uludaz Yaylası (2350 metre rakım), Karagöl Yaylası, Eğri Göl Yaylası ve adını daha sayamayacağım birçok yaylalar ile… Berit Dağı (3050 rakım), Engizek Dağı, Binboğa Dağları, Çimen Dağı, Balkın Dağı, Sarımsak Dağı, Atlık Dağı, Düldül Dağı vb. hepsi birbirinden muhteşem dağlardır. Buralarda en çok dikkatimizi çeken şey, karşılaştığımız insanların misafirperverlikleri ve insani duyguları. Karşılıksız ve hesapsız sevgileri ama bunlar sadece belirli bir yaşın üzerindeki insanlarda kalmış. Dağlarda ve köylerde genellikle insan bulmak çok zor. Herkes geçim derdi ile şehre göç etmiş, o güzelim yaylalara yaşlılar ve yalnızlık hakim olmuş.

 

Gezileriniz bir günlük mü oluyor, yoksa mekânlarda geceliyor musunuz?

 

Çoğu zaman günübirlik olur. Eğer zaman ve hava durumu müsait olursa bir iki günlük kamp şeklinde oluyor. Coğrafyanın durumuna göre değişiyor.

 

Rotanızı nasıl belirliyorsunuz?

 

Bazen bodoslama bazen de haritalar üzerinde çizerek veya bilen birisi ile giderek belirliyoruz rotamızı. Çiçeklerin yapısına göre, çeşidine göre de belirlediğimiz zamanlar oluyor. Daha çok önceden oraya gitmiş arkadaşlardan bilgi alıyoruz veya yerel halktan. Ama bazen de rastgele gidiyoruz. Her ikisi de güzel sonuçlar doğuruyor. Gaye gezmek ise boşa gitmişiz demiyoruz. Çünkü spor yapmış ve doğayı keşfetmiş oluyoruz. Ama gayemiz fotoğraf çekmek ise bazen hüsrana uğradığımız oluyor. Her hâlükarda mutlu oluyoruz. Doğanın her şeyi güzeldir.

 

Maraş’ın yaylalarında sizi nelerin etkilediğini merak ediyoruz? Kaynak suları mı, kayalıklar mı, ağaçlar mı, çiçekler mi, manzara mı?

 

Yaylalarda bizi etkileyen, bizatihi doğanın kendisidir. Orada olmanın derin mutluluğu… Oranın endemik veya değil çiçek florası… Üzüldüğümüz tarafı ise vahşi yaşamın son bulması.

 

Fotoğraf çekerken nelere dikkat ediyorsunuz?

 

Fotoğraf çekerken önce doğaya zarar vermemeye dikkat ediyoruz. Çöpümüzü orada bırakmamak, yaktığımız ateşi söndürmek birincil görevlerimizden. Fotoğraf çekerken önce ışığın geldiği açıya bakıp, zamanı iyi ayarlayıp, en güzel fotoğrafı çekmeye çalışıyoruz. Çünkü doğa da ışık ile uyanıyor, ışık ile kapanıyor. Işık fotoğrafçı için çok önemlidir. Doğanın zorlu şartları bile keyf veriyor. Fotoğraf için en uygun zaman diye bir şey yok. Gece de uygun gündüz d, yağmurlu hava da uygun, güneşli hava da. Fotoğraf makinaları artık eskisi gibi değil, her ortamda ve her koşulda fotoğraf çekme imkânı sunuyor. Yani bize bahane bırakmıyor.

 

Özellikle Andırın ve Göksun yaylalarında Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerinden kalma kale, kervansaray, köprü ve mezar kalıntılarıyla karşılaşılıyor. Bunları merak ediyoruz. Gezileriniz esnasında nelerle karşılaştınız?

 

Evet zaman zaman tarihi kalıntılar ile karşılaşıyoruz ama onları gerekli değeri görmemiş, tahrip edilmiş vaziyette buluyoruz. Daha çok defineciler tarafından canına okunmuş hâlde buluyoruz. Yerel halk tarafından ya kümes yapılmış veya çamaşır leğeni yapılmış veya evine duvar yapmış olarak görüyoruz. Çoğu da kırılmış veya üzerine yazı yazılmış şekilde duruyor.

 

Hem gezmek, hem spor yapmak, hem de fotoğraf çekmek için Maraş’a gelecek kişilere neler tavsiye edersiniz?

 

Maraş’ın coğrafyasını tamamen gezmek için geniş zaman aralığı ile farklı mevsimlerde gelmelerini tavsiye ederim. Çiçek böcek fotoğrafı için ilkbahar, egzotik masal manzaralarını çekmek için sonbaharın son günleri, dağları çekmek için kış mevsimi, yaylaları çekmek ve gezmek için ilkbahar ve yaz mevsimi, yine dağlarda doğal insan fotoğrafı çekmek için yaz mevsimini tavsiye ederim. Ama ilkbahar ve sonbaharın tadı başkadır Maraş’da. Yine şehir merkezinde kaybolmaya yüz tutmuş eski meslekleri ve ustalarını çekmek gibi bir şansları var fotoğrafçıların.

 

Abdullah Bilal

 

Evelahir Sayı-4